Son günlerde araba ÖTV’sinin indirilmesi ve Kredi Yurtlar Kurumu borçlarında faizlerin sıfırlanması üzere sık sık yaşamaya başladığımız “CHP söyler, AKP yapar” olaylarından birisi dün yeniden gerçekleşti. CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün akşam saat 17:00’de toplumsal medyadan yayınladığı görüntüde bankalara borcunu ödeyemediği için varlık idare şirketlerinin baskısına maruz kalan vatandaşlara borçlarını ödememe daveti yaptı. Kılıçdaroğlu, bildirisinde “Borçlarınız nedeniyle avukatlar tarafından aranacaksınız. Size, ailenize zarflar gönderecekler, tehdit edecekler. Bunlar tefecidir, bunlar mafyadır. Bunlar engerekler ve çıyanlardır. Bunlar aşınıza ve ekmeğinize göz koyanlardır. Sakın, sakın ödemeyin! Seçimden sonra onlarla ben konuşacağım, ödemeyin” tabirlerine yer verdi. Bunun üzerine Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, gece yarısı Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Kılıçdaroğlu’na sitem ederek, şöyle dedi:
‘30 milyarlık icralık borcu tasfiye ediyoruz’
“Milletimiz, muhalefet önderi olarak sizden yepyeni, gerçekçi ve uygulanabilir kendi projelerinizi ortaya koymanızı beklerken sizin spekülatif açıklamalardan ve rol kapmaya dönük kolay hareketlerden öteye geçmeniz, sorumluluklarınızın şuuruna varmanız gerekmez mi? Bizler gencimizin, çiftçimizin, memurumuzun, esnafımızın ve tüm bölümlerimizin nasıl her vakit yanındaysak, icraatlarımızla dar gelirli vatandaşlarımızın da daima yanında olmaya devam ediyor, yaklaşık 30 milyar lira fiyatındaki icralık borçlarını yakında tasfiye ediyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, biz lafla değil icraatlarımızla konuşuyoruz. Unutmayın ki ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”
Nebati’nin açıkladığı pakete nazaran, 9 milyona yakın vatandaşın 30 milyar TL borcu tasfiye edilecek. Düzenlemeyle 5 milyona yakın ailenin 2 bin liraya kadar olan elektrik, su, doğalgaz ve telefon üzere temel muhtaçlık kontratlarından kaynaklanan borcu icradan düşecek. Bu emelle ailelerin borçlu olduğu şirketler, icraya verdikleri alacaklarını muhasebe kayıtlarında masraf olarak gösterecek ve vergiden düşecek. Böylelikle bu kapsamdaki vatandaşların borcu kamu maliyesinden karşılanmış olacak.
Paketin ikinci ayağını ise takibi varlık idare şirketleri tarafından yapılan icradaki borçlar oluşturacak. 1 milyona yakın vatandaşın varlık idare şirketlerine devredilmiş 2 bin 500 liraya kadar olan icra takibindeki borçlarını devlet üstlenecek.
‘Kök problemleri çözmeden hiçbir şey düzelmez’
Finansal danışman ve DEVA Partisi Genel Merkez İdare Konseyi Üyesi Ömer Rıfat Gencal, kök sıkıntıları çözmeden biriken sorunların kısa vadeli tahlilinin popülizmden öteye gitmeyeceğine dikkat çekerek, “İktidar tarafından açıklanan dar gelirliye takviye paketi ile 6 milyon kişinin icralık 30 milyarlık borcunu devletin üstlenmesi konusundaki haber dar gelirli vatandaşlarımız açısından kısa vadede hakikaten sevindirici olabilir ama kök sıkıntılar devam ettiği sürece bu meseleler yumağı tekrar tekrar önümüze gelecektir” dedi.
Kök problemlerin en büyüğünün enflasyon olduğunu belirten Gencal, “Enflasyon gerçek para siyaseti ve bütüncül bir iktisat siyaseti yaklaşımı olmadığı ve plansız programsız, yalnızca günü kurtarmak gayesiyle yapılan uygulamalar sürdüğü sürece sarmal haline gelerek dar gelirliyi ezmeye devam edecektir” diye konuştu.
Enflasyonun hakikat ölçülmediği, dar gelirli ve fiyatlı çalışanların fiyat artışları karşısında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ezilmesi devam ettiği sürece dar gelirlilerin devlete el avuç açmaya muhtaç hale getirileceğini vurgulayan Gencal, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Bu insan onuruna yakışmayan insanlarımızı rencide edici bir yaklaşımdır. İktidarın bununla övünmesi kadar yanlış bir şey olamaz. Enflasyonun ortaya çıkarttığı belirsizlikler nedeniyle yeni yatırımların önünün kesildiği, kaynak girişinin olmadığı üretimin artmadığı ve artmayacağı bir ülkede maalesef işsizliğin, yoksulluğun ve çaresizliğin daha da arttığını görmek çok üzücü olacaktır. Bu türlü bir ekonomik ortam dar gelirlinin daha da ezildiği, fakir kitlelere yenilerinin eklendiği ve devletin bu mevzuya daha da müdahil olarak kaynakları iktidar vasıtasıyla har vurup harman savurduğu bir süreç olacaktır. İktidar çaresiz kitleleri yaratarak onları kendine muhtaçmış üzere bir duruma sokmakta ve insan onurunu hiçe saymaktadır. Bu usul uygulamalar toplumsal barışı da derinden yaralar. Dahası yükümlülüklerini vaktinde yerine getirmemenin verdiği rahatlıkla toplumun tüm kısımlarını ahlak ve moral olarak negatif istikamette tesirler. Hasta bir toplum olmanın yolunu açar. Tahlili çok kolaydır. Öncelikle mevcut iktidarın inanç vermeyen ve prestij açığı oluşturan idaresinden demokratik bir seçimle kurtulmak gerekmektedir. Bu prestij açığı üstte da saydığım nedenler dolayısı ile yatırım, istihdam, üretim mevzularını son derece negatif tarafta etkilemektedir. Akılcı, bilime ve akla dayanan iktisat siyasetlerini uygulamak üzere hazırlık yapmış tüm tarafları ile prestij açığını büyük ölçüde kapatacak bir idare bu kısır döngüden Türkiye’yi çıkartabilir. İdareye talip olurken haklı münasebeti “İnsan onuruna yakışan bir hayat standardı için yoksullukla savaşmak” zihniyetlinde olan liyakatli, işinin ehli takımlar, dar gelirliyi, devlete el avuç açan değil, ayakları üzerinde duran ve vatandaşlık şuuru ile ödediği verginin hesabını devletten soran bireyler haline getirecektir.”
Halktv.com.tr/Ekonomi Servisi